Connect with us

Sağlık

Dr. Yüce Ayhan Anlatıyor: Kızılay’ın Dünü Bugünü

Published

on

Kızılay’da yaşanan güvensizlik ortamı nedeniyle kan bağışlarındaki düşüş hastaneleri ve hastaları sıkıntıya sokarken, arda ardına kan bağışları çağrıları gelmeye başladı.

Kızılay Kan Stoklarının Asgari Seviyeye Düşmesi Konusu Ciddiyetini Koruyor

İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Yüce Ayhan açıklamalarda bulunarak, kan konusunun tüm polemiklerin dışında tutulmasını yurttaşların kan bağışında bulunmaları çağrısı yaptı. Kızılay kan stoklarındaki asgari seviyeye düşmesi konusu ciddiyetini koruyor. Hemen her gün Kızılay’ın şu an içinde bulunduğu durum, kan stoklarındaki düşüşün boyutunun büyük olması ile ilgili sağlık alanında hizmet veren dernek ve odalardan açıklamalar yapılıyor. Kızılay’da geçmişte görev alan yöneticiler de kurumun bugününü ve dününü değerlendiriyor. Kızılay kan stoklarındaki asgari seviyenin altına düşüş, kan satışı iddiaları, Kızılay haricinde başka bir kurumda kan bağışı toplanamaması meselelerinde Kızılay Kan Merkezi’nde laboratuvar sorumlusu olarak görev almış, İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Yüce Ayhan açıklamalarda bulunarak, kan konusunun tüm polemiklerin dışında tutulmasını yurttaşların kan bağışında bulunmaları çağrısı yaptı.

Bu Kadar Kötü Sürece Hiç Tanık Olmadık

Birgün TV’ye konuşan Ayhan, geçmiş yıllarda da Kızılay’da Ramazan aylarında kan bağışlarında düşüşlerin yaşandığını ancak bu sene olduğu kadar kötü bir sürece hiç tanık olmadıklarını kaydetti. 30 yıla yakın bir süredir Kızılay hizmet alanında görev yapan biri olduğunu söyleyen Ayhan, Kızılay’ın Uluslararası Kızılay Kızılhaç Federasyonu ilkelerinden sapmasının, bağımsızlığını yitirmesinin, ticarileşmesinin, siyasi bir kanala girmesinin şu an yaşanan sorunda etkisi olduğunu dikkat çekerek şunları söyledi: “Depremde bir takım yönetsel zafiyetlerin kamuoyu önünde açıkça görülmesinin de etkisi var. Bu nedenle insanların kan bağışından uzaklaşma durumu olduğu bir gerçektir. 

yüce ayhan birgün tv

Düzenli Kan Transfüzyonu Alması Gerekenler Risk Altında!

Yüce Ayhan, kan stoklarının asgari seviyenin altına inmesi ile planlı ameliyatların ertelenmesi konusunun da ciddi olduğunu ancak daha ciddi olan bir diğer konunun düzenli olarak kan transfüzyonu alması gereken hastalar cephesinde yaşandığına dikkat çekti. Ayhan, “Örneğin Akdeniz Anemisi olan çocuklar, orak hücre anemisi olanlar, kemoterapi kanser tedavisi gören hastalar klasik acil tanımına girmese de ertelenebilir bir durumları söz konusu değildir. Bu tür hastaların ihtiyacının görülememesi ameliyatların ertelenmesinden daha büyük bir sorun” dedi. 

Kan Satışı Algısı Yaratmak Yanlış!

Bu dönemde Kızılay’ın kan satışını yaptığına ilişkin konuyla ilgili bilgi veren Yüce Ayhan, “Kan Kızılay’da hastadan alındıktan sonra farklı fraksiyonlarına; alyuvar, plazma ve tromboist hücrelerine ayrlıyor. Asgari olarak 3 ayrı bileşenine ayrılıyor. Hepsinin ayrı kullanım süresi var. Plazma iki yıla kadar saklanıyor. Bugün sıkıntısını yaşadığımız bileşenler alyuvarlar ve trombositlerdir. Bu ürünler Kızılay tarafından sağlık kurumlarına iletiliyor. Daha sonra da SGK tarafından belirlenmiş bir bedelle, Kızılay ile ilgili sağlık kuruluşu arasında parasal bir durum oluyor. ama bu bir satış değil. Kanın bir maliyeti var, yapılan testlerin, kullanılan torbanın bir maliyeti var. Kızılay’ın kan merkezi hizmetlerinde gerçekten özveriyle çalışan grubu var. güvenli kan temin etmek için uğraşıyorlar. Kızılayın bir torba kandan kar etmesi işin spekülasyon tarafı, bunu bazı kuruluşlar istismar edebilirler bu ayrı bir şey” diye konuştu. 

Plazma Endüstrisi

Ayhan, Kızılay’a yapılan bağışlarda kamuoyunca çok bilinmeyen başka bir konuya dikkat çekiyor. Kızılay’a yapılan kan bağışlarında 3 bileşene ayrılan kanlar arasında bulunan, elde kalan ve kullanılmayan plazmaların ne yapıldığı konusunda açıklamalarda bulunan Yüce Ayhan, “SGK yokken SSK döneminde, Türkiye Kızılay Derneği vardı. Ardından KANSAŞ adında bir şirket kuruldu. Bu artan plazmalardan Türkiye’deki üretilen endüstriyel kan ürünlerinin, üretileceği bir fabrika kurulmalıydı. Zaman içinde proje isim değiştirdi. Maxicells adıyla bir sermaye grubu bir şirketle Kızılay arasında sağlanan bir anlaşmayla plazmaların şirket tarafından toplanmasına başlandı. Oysa bir fabrika kurulacaktı. Kızılay’ın Silivride’ki arazisinde. Türkiye’de böyle bir fabrika yok, bugün gelinen noktada Kızılay’ın artık Silivri’de bir arazisi de yok. Maxicells  yurtdışından kan ürünü getiriyor. Bu konuda ilgili Bakanlık tarafından tek yetkili hale getirildi. Ticari rekabet faaliyeti olarak da başka bir firma bu ürünleri getiremiyor. Elde kalan plazmaların da yurtdışına gönderildiği kanaatindeyiz. Plazmadan elde edilen endüstriyel ürünler pıhtılaşma bozukluğu yaşayan hastalarda kullanılıyor. Kızılay kendisi tamamiyle ticari bir faaliyet kuruluşuna döndü. Ticarileşti ve tekelleşti. Bir hastanın bir günlük pıhtılaşma faktörü tedavisi bile çok ciddi rakamlardır” dedi. 

Süreli Bölge Kan Merkezi Konusu

Süreli Bölge Kan Merkezi konusunda da kamuoyunu aydınlatan Dr. Ayhan, “Bu merkezlere belirli sürelerde kan toplama yetkisi veriliyor. Kızılay’dan ayrı kamu otoritesinin kendi yedek kan merkezleri olmalıydı ki vardı ve bunlar 2007 yılında tasfiye edildi. Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanelerindeki kan merkezlerindeki bu tasfiyeleri değerlendirmek gerekiyor çünkü yasadan sonra Sağlık Bakanlığı güvenli kan temini için ‘replasman donör kabul edilmeyecektir’ konusuyla karşımıza çıktı. ‘Kan bağışçını getir sana kan vereyim şeklindeki takas bağış yapılmayacaktır, bu nedenle de herkes kanını Kızılay’dan alacaktır’ şeklinde yine 2007 yılında genelge yayımlandı. Kızılay’daki arkadaşlarımızda sağlık kuruluşlarına bağışçı getirin size kan bulalım deme durumuna geldi. Gelinen nokta öngörülen nokta değil, bu iradeyi o gün getiren grubun bir adım atması gereklidir. 

‘Yurttaşlarımız Kan Bağışında Bulunsun’ Çağrısı

“Kızılayın genel yapılanması niteliğinin düzenlenmesi belki yönetimin değişmesi ile mümkün olabilir” diyen Yüce Ayhan, “Kamuoyunda bir istifa beklentisi var eve ama tüm bu polemikler bir kenarda durmalı, kan konusu bir tarafta durmalıdır. Bu anlamda da sorumluluk yurttaşa düşüyor. Yanlış algıları yanlış yerlere yönlendirmemek gerekiyor. Kan ayrı bir başlık altında ele alınmalıdır. Kan sürekli bir ihtiyaçtır. Depremin ilk gününde herkes kan bağışında duyarlıydı ancak önemli olan düzenli kan bağışıdır ve buna ihtiyacımız var. Sağlıklı bireylerin yılda bir iki kere kan bağışı yapmaları gerekiyor. Yurttaşlarımız toplumsal olaylarda bir refleks gösteriliyor ama hiç tanımadığımız insanlar için de kan bağışında bulunmalıyız. Kan sürekli bir ihtiyaç siyasi ya da çeşitli tepkilerini kanla ilgili konudan uzaklaştırıp kan bağışına yönelmeleri çağrısında bulunuyorum” şeklinde konuştu.  (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

Continue Reading
magazin haberleri