Connect with us

Sağlık

Çevre Mühendisleri Odası İzmir’den Deprem Çevre Boyutu Ön Değerlendirme Raporu

Published

on

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Deprem Çevre Boyutu Ön Değerlendirme Raporu yayımladı. Deprem Çevre Boyutu Rapor’unda bir doğa olayı olan depremin insan eliyle felakete dönüştürülmesine dikkat çekildi. Merkez üssü Kahramanmaraş-Pazarcık olan ve Gaziantep, Hatay, Adana, Osmaniye, Diyarbakır, Malatya ve Şanlıurfa başta olmak üzere çevre illerde yoğun şekilde hissedilen 7,4 şiddetindeki deprem ile sonrasında devam eden artçı depremlerin bölgede büyük yıkıma yol açtığına dikkat çeken Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, “Bir doğa olayı olan depremin insan eliyle felakete dönüşmesi, yitirilen hayatlar ve kayıplar deprem gerçeğini bir kez daha çok acı biçimde yüzümüze vurdu” vurgusunda bulundu.

çevre mühendisleri

Depremde Koordinasyonsuzluk ve Eksiklikler Can Kaybını Artırdı

Deprem Çevre Boyutu Ön Değerlendirme Raporu’nda, depremin 10 ilde 13,5 milyon vatandaşı etkilediğinin, deprem öncesinde afet yönetim planları kapsamında gerekli önlemlerin alınmamasının yıkımı arttırırdığı, ilgili ve yetkili kurumlar tarafından bölgeye zamanında gidil(e)memesi, arama-kurtarma faaliyetlerindeki koordinasyonsuzluk, önce insan gücü sonrasında da ekipman yetersizliği gibi nedenlerin can kaybının artmasına neden olduğuna dikkat çekildi.

“Depremdeki Büyük Yıkımdan Tüm Merkezi ve Yerel İdareler Sorumludur”

24 Şubat tarihli AFAD Bülteninde depremde can kaybı sayısının 44 bin 218’e yükseldiği duyurulduğunun belirtildiği Raporda, depremde meydana gelen yıkımların nedeninin teknik ve bilimden uzak, ranta dayalı kentleşme politikaları olduğu vurgusunda bulunuldu. Çevre Mühendisleri Odası Deprem Çevre Boyutu Ön Raporu’nda şu cümleler yer aldı: “Bilimsel gerçekleri dikkate almayan, deprem riskini göz ardı ederek yerleşim alanları belirleyen, yapılaşma kararları alan, kamu arazilerini, tarım ve orman arazilerini, toplanma alanlarını sermayenin yararına imara açan, kamusal denetim yetkisini kullanmayan tüm merkezi ve yerel idareler bu yıkımın sorumlusudur. Mühendislik hizmeti alınmadan, kaçak olarak inşa edilmiş yapıların sağlamlığını ve depreme dayanıklılığını sorgulamaksızın malikinin beyanı ile yasal hale getiren irade yıkımın başlıca sorumlusudur. Deprem sonrasında acil müdahale planlarını uygulamayan, türlü nedenlerle bölgeye ulaşımı sağlamayan, gerekli insan gücü ve ekipman desteği ile birlikte koordinasyonu sağlamayanlar depremin felakete dönüşmesinde sorumlu olanlardır. Binaları yapan, ruhsat veren, yapılarda izinsiz değişiklik yapan, denetle(me)yen herkes ile birlikte deprem öncesi ve sonrasında yaşanan tüm sürecin sorumluları tespit edilerek hukuki süreçler yürütülmelidir.”

“Depremde Çevre Risklerinden Yurttaşları Korumak Kamunun Sorumluluğundadır”

Deprem bölgelerindeki vatandaşlara sağlıklı barınma alanları sağlanması konusunda Çevre Mühendisleri Odası İzmir Deprem Çevre Boyutu Raporu’nda, kamu sorumluluğuna işaret ederek şu vurgularda bulundu: “Bölgedeki yurttaşlarımızın barınma, sağlık, su ve gıda ihtiyaçlarının karşılanması, deprem sonucu oluşan çevre ve sağlık risklerinden korunması için gerekli önlemlerin alınması kamunun sorumluluğundadır. Arama-kurtarma faaliyetlerinin devamında deprem bölgesinde geçici barınma alanlarının oluşturulması, hasar tespit çalışmaları, hasarlı binaların boşaltılması, yıkım işlemleri ve enkaz kaldırma çalışmalarının yürütülmesi gerekmektedir. Tüm bu çalışmalar bütününde yurttaşlarımızın yaşam hakkı, barınma, güvenlik, sağlıklı güvenli gıda ve suya erişim gibi insani ihtiyaçların yönetilmesi süreci yaşamsal öneme sahiptir.”

DEPREM ÇEVRE BOYUTU ÖN RAPORUNDA ÖNE ÇIKAN MADDELER

  • Geçici barınma alanları ulusal ve uluslararası standartlara uygun olarak düzenlenmelidir. Isınma, su, gıda, tuvalet, duş ve sosyal ihtiyaçlar karşılanmalıdır. Gerekli su ve atık su altyapısı ile atık yönetimi için gerekli alanlar hazırlanmalıdır. Kişisel hijyen malzemeleri, maske ve dezenfektan ihtiyacı karşılanmalıdır.
  • Enkaz kaldırma çalışmaları binalarda canlı olmadığı tespit edildikten sonra başlatılmalıdır.
  • Yıkıntı atıkları ile ilgili yürütülen çalışmalarda bu nedenle bölgede toza karşı yüksek koruyucu özelliği bulunan FFP2 ve FFP3 türü maskeler kullanılmalı, enkaz kaldırma ve yıkım sürecinde gerekli önlemler alınarak, personele ve bölgede yaşayanlara koruyucu ekipmanları sağlanmalıdır.
  • Yıkıntı atıkları içerdiği asbest ve tehlikeli atıklardan uygun koşullarda arındırılmalı, hafriyat içerisindeki geri dönüşebilen malzemelerin mevzuata uygun olarak geri dönüşümü sağlanmalı, hafriyatın depolanacağı alanların yer seçimi ve depolama koşulların çevre ve halk sağlığı sorunlarına yol açmayacak biçimde yönetilmelidir.
  • Çevresel altyapı tesislerindeki hasar tespit çalışmaları ile bakım-onarım çalışmaları tamamlanarak hizmete girmesi sağlanmalıdır.
  • Sanayi tesislerindeki hasar tespit çalışmaları tamamlanarak çevresel etkileri kontrol altına alınmalıdır.
  • Kemirgenler ve sokak hayvanlarının açıkta bırakılan çöplerden beslenerek salgın hastalıkları yayma riski bulunmaktadır. Bu nedenle çöpler ağzı kapalı olarak biriktirilmeli ve uygun şekilde uzaklaştırılmalıdır. Gerekli atık yönetim hizmeti sağlanmalıdır.
  • Bölgedeki önemli doğa alanları, sulak alanlar, tarım ve orman alanlarına atık bırakılmamalıdır.
  • Yıkımların tekrar etmemesi için afet yönetim planları ve organizasyon yapısı güncellenmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır. Afet riskini azaltmaya yönelik gerekli çalışmalar tamamlanmalıdır.
  • Merkezi politikalar, yerel planlamalar yapılmalı Afet yönetiminin her aşamasında yerel taraflara (Meslek odaları, dernekler, STK, bilim insanları) öncelik verilmelidir.
  • Su, gıda, barınma, hijyen gibi temel gereksinimlerin ulaştırılmasının alt yapıda meydana gelebilecek hasar nedeniyle kesintiye uğrayacağı göz önünde tutularak bu gereksinimler mahalle ölçeğinde depolanmalıdır.
  • Verilecek hizmete gerek duyacak kişi sayısı ve hizmetin götürüleceği alan büyüklüğü hesaplanarak mahalle, semt ve ilçe düzeyinde afet planı yapılmalıdır.
  • Her aileye aile afet planı öğretilmeli ve her ailenin planının bir örneği muhtarlıklara iletilmelidir.
  • Gelişmenin kısıtlanacağı alanlar tanımlanmalı, risk taşıyan alanlarda nüfus ve ekonomik faaliyetlerin yoğunlaşması önlenmelidir.
  • Toplanma alanları yerel halk tarafından kesinlikle bilinmelidir. Her toplanma alanı, yön okları ile görünür hale getirilmelidir.
  • Yalnız yapı denetimi değil, bina kullanım pratiklerinin de afete uygunluğu denetlenmelidir.
  • İlk yardım ile afet anında korunma ve tahliye zorunlu eğitim kapsamına alınmalı, bu konuda eğitim belgesi olmayanların kira sözleşmesi ve tapu işlemleri yapması engellenmelidir.
  • Doğal afetlerden etkilenen ve yıkımların yaşandığı yerlerde arama kurtarma faaliyetleri ile eş zamanlı olarak hava, su ve toprak kirliliği ölçümlerine başlanılmalı, ölçümler düzenli aralıklarla sürdürülmeli, kirliliği dağılım haritaları oluşturulmalıdır.
  • Kirlilik düzeyleri riskli sınırın altına inmeden havanın solunması; su kaynaklarının içme, sulama, yüzme amaçlı kullanılması; toprağın tarım, hayvancılık vb amaçlara ayrılması durdurulmalı, bu uyarılara her kademede uyulması için gerekli yasal ve yönetsel düzenlemeler ivedilikle gerçekleştirilmelidir.
  • Toplumun afetler karşısındaki kırılganlığını gidermek, yerel yönetimlerin görevi olduğu topluma ve yöneticilere ısrarla hatırlatılmalı, afet adı altında toplanan maddi kaynaklar, her ne gerekçe ile olursa olsun farklı alanlara aktarılmamalıdır.
  • Tüm bu önerileri yaşama geçirilirken afetler karşısında yaşar kalmanın en temel insan hakkı olduğu unutulmamalı, hak aranmalıdır.

 

Continue Reading
magazin haberleri