Sağlık
“Suriye’deki Kolera Salgını Sınırı Aşabilir, Türkiye Büyük Tehdit Altında!”
Amerika’da yaşayan Türk Bilim İnsanı Virolog Semih Tareen, Bilim Sağlık Haber Ajansı (BSHA) instagram canlı yayınına katılarak, “Suriye’deki kolera salgını sınırı aşabilir, Türkiye büyük tehdit altında” dedi.
Kolera Salgını Uyarısı
Deprem bölgesindeki arama kurtarma çalışmaları tamamlanmak üzereyken, uzmanlar halk sağlığını tehdit edecek konularda uyarılar yapmaya devam ediyor. Türk Bilim İnsanı Virolog Semih Tareen, BSHA canlı yayını aracılığı ile deprem bölgesi için kolera salgını uyarısında bulundu. Semih Tareen, Genel Yayın Yönetmeni ve Sağlık Muhabiri Erkan Doğan’ın sorularını yanıtladı. Deprem bölgelerinde halk sağlığı sorunu olan bulaşıcı hastalıklar hakkında önemli uyarılarda bulunan Virolog Tareen, deprem bölgesinde bulaşıcı hastalıklar içerisinde en büyük riskin kolera olduğunu söyledi. Sınır komşumuz Suriye’de yaşanan kolera salgınının Türkiye’ye sıçraması riskinin çok büyük olasılık olduğuna vurgu yapan Tareen, önlem alınmaz ise yüzde 50 oranında çocuklar olmak üzere bölgede bulunan yüzlerce insanın ölümcül olan kolera hastalığına yakalanma riskinin büyük olduğuna dikkat çekti. Bölgede ayrıca hijyen sorununa dikkat çeken Tareen, seyyar tuvalet üreten firmalara bölgeye destek vermeleri yönünde çağrıda bulundu.
“1000’lerce Kişiye Kolera Müdahalesi Yapmak Zorunda Kalınabilir”
Türkiye’de 10 ilde yaşanan deprem felaketi sonrasında oluşabilecek salgın hastalıklar konusunda uyarılarda bulunan semih Tareen, ülkenin coğrafi konumundan ötürü, Suriye ile komşu olması nedeniyle büyük bir kolera riski altında olduğunu söyledi. Tareen, ölümcül bir hastalık olan kolera konusunda, tedavi ve teşhis noktasında önlem alınmaz ise kitlesel ölümlerin yaşanma ihtimalinin yüksek olduğuna dikkat çekti. Tareen şöyle konuştu: “Türkiye coğrafi konumu itibariyle, sınır komşusu Suriye’de yaşanan kolera salgınından ötürü şu an büyük bir tehdit altındadır. Kolera Türkiye’de bir salgın durumunda değildi. Ancak son yıllarda Suriye’de var olan kolera salgını, depremin her iki ülkede de etkili olmasından dolayı kolera riskinin sınırı geçmesi şu an söz konusudur. Kolera bir bakteridir. İshale sebep olan diğer bakteriler gibi dışkı ve ellerin ağıza götürülmesi ile bulaşır. El hijyeni ve içme suyunun temiz olması sağlıklı ve temiz içme suyunun bulunması temiz suyla yemeklerin yapılması bu anlamda çok büyük önem taşıyor. Deprem bölgelerinde her türlü önlem alınsa bile ishal ve benzeri hastalıklar olacaktır. Ancak burada en önemlisi bu hastalıklar arasında ölümcül olabilecek, gereksiz ölümlere sebep olabilecek hastalıklardan bir tanesi koleradır. Kolera eğer tedavisi yapılmaz ise özellikle çocuklarda yüzde 50’ye kadar ölümcül olabilen bir hastalıktır. Koleranın aşısı var ama Türkiye kolera salgını yaşayan bir ülke olmadığı için çocukların aşı takviminde kolera aşısı yapılmıyor. Maalesef komşu ülkemiz Suriye’de kolera salgının olması, Türkiye sınırlarına koleranın girme riskini fazlasıyla artırmaktadır. Hem aşılanmanın yapılmaması hem komşuda kolera salgının olması ve depremin yarattığı üzücü durumdan dolayı bulaşıcı hastalıklar konusunda tehdit eden en büyük hastalık koleradır. Kolera tedavisi olan bir hastalıktır ancak böyle bir salgın başlar ise müdahale edilmesi gereken kişi sayısı 1 değil 10’ları değil, 100’leri hatta 1000’leri bulabilir. Bu binlerce kişi doğru tedavi edilemez ve doğru teşhis konulamaz, yanlış eksik tedavi söz konusu olursa bölgede kolera ölümleri yaşanır ve çok üzücü bir durum yaratır” uyarısında bulundu.
Tetanoz Riski Vurgusu
Deprem ve benzeri doğal afetler sonucunda sağlık bilimlerinin sınıflandırdığı akut kronik sonradan çıkabilen sağlık sorunlarının oluştuğunun altını çizen Semih Tareen, “Akut sorunlar bulaşıcı olmasa da sağ çıkarılan depremzedelerin kas çürümesi sonucunda, crush sendromu dediğimiz oluşabilen hasarlara anında tıbbi müdahale edilmesi gereklidir. Yaraların tıbbi müdahalesi büyük önem taşıyor. Yaralar ilk bulaşıcı hastalık riski taşıyan yerlerdir. Bu noktada öncelikle tetanoz riskinden bahsetmek gerekiyor. Tetanoz toprakta yaşayan bir bakteridir. Halk arasında paslı çividen bulaştığı sanılan bir hastalıktır. Ancak tetanoz, pasla değil toprakla bulaşan bir hastalıktır. Paslı çiviler toprakta bulunduğu için bazen oradan bir korelasyon olabiliyor. Herhangi bir açık yara toprağa maruz kalırsa tetanoza yakalanma olasılığı yüksek olur. Tetanoz aşısı güncel olmayan insanlarda maalesef tetanoz riski daha yüksektir. Tetanoz semptomlarının sağlık bilimleri açısından iyi bilinmesi ve ona göre müdahale edilmesi çok önemlidir” dedi. Yaralarla ilgili bir diğer bulaşıcı hastalığa daha dikkat çeken Tareen, “Normalde cildimizde bulunan fakat bu tip durumlarda enfeksiyona sebep olabilen streptokok ve stafilokok bakterileri de yaralar aracılığıyla oluşur. Bu yüzden deprem bölgesinde antibiyotiklerin doğru kullanımı çok önemlidir. Bu şekilde yaraları açık olan, bu tür enfeksiyonlara maruz kalan kişilere antibiyotik tedavisi yapılması şarttır” açıklamasında bulundu.
Norovirüs Uyarısı!
Deprem bölgelerinde yaşanacak olan diğer bir bulaşıcı hastalık riskine daha dikkat çeken Virolog Tareen, deprem nedeniyle lağım ve su sistemlerinde oluşan hasarların insan sağlığı açısından risk oluşturacağına işaret etti. Tareen şunları söyledi: “Bir diğer önemli husus ise su ve içme suyuyla bulaşan hastalıklardır. Depremlerde lağım ve su sistemlerinin karışması muhtemeldir. Bununla beraber hasta kişilerin yemek ve su servisinde bulunması da ishale sebep olan bakteri ve parazitlerin bulaşıcı duruma gelmesine neden olur. Virüsler arasında norovirüs gibi ishale sebep olan virüsler ishale sebep olabilir.”
Kolera Salgını Önlemleri İçin Seyyar Tuvalet Sayısı Artırılmalı
İshalle bulaşan hastalıklar konusunda en önemli yapılması gereken şeyin hijyenik tuvaletler olduğunu söyleyen Tareen, “Yoğun kalabalıkların olduğu deprem bölgelerinde hijyenik tuvaletlerin olmaması büyük risk oluşturuyor. Bulaşıcı hastalıklara neden olan virüsler parazitler havadan bulaşmıyor. Ellerden ağızdan bulaşıyor. Ellerin iyi yıkanmaması o kişilerin ağzına ellerini sokması bulaşı arttırıyor. İçme suyu ve bu sulardan yapılan yemek yoluyla da bulaş olabiliyor. Amerika’da büyük organizasyonlarda seyyar tuvaletler getiriliyor. Deprem bölgelerinde bu tür sistemlerin kurulması büyük önem taşıyor. Salgın riskine karşı korunmayı sağlayacaktır. Seyyar tuvaletler çok büyük bir çözüm olabilir. Belli bir temizlenme döngüleri var ve biraz olsun hijyenik şartlar sağlayabiliyor. Türkiye’deki seyyar tuvalet firmalarına buradan çağrıda bulunuyoruz. Deprem bölgelerinde salgın hastalıkların önlenmesinde bu konuda ön ayak olmaları insan sağlığı açısından büyük önem taşıyor” dedi.
1999 İzmit Depremi’nde Çok Sayıda Salgın Hastalık Ortaya Çıktı
Virolog Semih Tareen, Türkiye’de 1999 yılında İzmit’te meydana gelen depremde çok sayıda salgın hastalık oluştuğunu söyledi. Temiz olmayan içme suyu, bu sulardan yapılan yemek ve dışkıdan ötürü oluşan salgın hastalıklar arasında Hepatit A ve Hepatit E’ye vurgu yapan Tareen, bu hastalıkların da ishal yoluyla yayıldığını, 1999 depreminde bu hastalıkların görüldüğünü söyledi. Türkiye’de görülmeyen cydia ve enterobius denilen parazit bakterilerin meydana gelen deprem sonrasında tekrar görülmeye başlandığına dikkat çeken Tareen ayrıca tularemi, Fransiz Sella isimli bakteri enfeksiyonların da görüldüğünü belirtti. Gönüllü çalışanlar arasında ciddi sayıda olmasa da bu tür bakterilerden ve virüslerden oluşan ishal vakalarının yaşandığını söyleyen Virolog Tareen, Shigella denilen parazit ve bakterilerin yaygınlığının 1999 İzmit depremi sonrasında arttığını kaydetti. Bu virüslerin hepsinin içme suları, yemek ve dışkılar yoluyla ortaya çıktığını ve ishale neden olduğunu belirtti.
Tüberküloz Riski Çok Yüksek!
COVİD-19 pandemisinin hala devam ettiği süreçte deprem bölgelerindeki insan kalabalıklarının olduğu ortamlarda solunum yoluyla da bulaşıcı hastalıklarda artış olacağını belirten Tareen, “Kalabalık ve iç içelikten dolayı solunum yoluyla bulaşan hastalıkları da artacaktır. COVİD riski zaten var ama en tehlikeli bulaş en büyük risk olacak olan hastalık tüberkülozdur. 2010 senesinde Haiti’de yaşanan deprem sonrasında tüberküloz vakalarında artış görüldü. Grip salgınları zaten var ama şu an tüberküloz en ciddi risk teşkil eden hastalıklardan bir tanesidir. Tüberkülozun ani akut bir sorun yaratmasından dolayı bu kişilerde kalıcı olarak tüberküloz kalabilir ve sonraki yıllarda virüs uyanarak verem vakalarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Şu an kontrol altında olsa bile bu tip durumlar tüberkülozun yayılma durumunu tetikleyebilir” diye konuştu.
Sivrisineklerden Bulaşan Hastalık İhtimallerine Dikkat Çekti!
İshal yoluyla, solunum yoluyla bulaşan hastalıklardan bahseden Tareen, kolera riskinin haricinde depremlerin meydana geldiği Türkiye coğrafyasında pek bulunmayan ancak değinmeden de geçemeyeceği bir başka riske dikkat çekti. Sivrisinekler! Dünyada deprem yaşanan Haiti, Çin, İran, Kostarika, Ekvador, Nepal gibi ülkelerde örneklerine rastlanan ve sivrisineklerden bulaşan Sıtma, Zikra ve Batı Nil parazit ve virüslerinden de söz eden Tareen, “Şu an depremlerin etkili olduğu bölgelerde bunların herhangi bir risk oluşturabileceğini sanmıyoruz ancak dünyanın diğer coğrafyalarında olan depremlerde bu tür sivrisineklerden bulaşan hastalıklar görüldü. Bilgi olarak aktarmak istedim” vurgusunda bulundu.
Bahsettiğimiz Hastalıkların Hiçbirisinin Olmamasını Temenni Ediyoruz!
Türkiye’de deprem bölgesinde bulunan doktorlar ve diğer bilim insanları ile iletişimin olup olmadığını sorduğumuz Virolog semih Tareen, henüz iletişim haline geçemediklerini ancak bölgede görev yapan doktorlardan iyi haberler beklediklerini söyledi ve şunu ekledi: “Umarım doktor arkadaşlarımızla iletişim kurduğumuzda ‘Semih Bey siz şöyle demiştiniz ama kolera salgını olmadı’ cümlelerini duyarız. Olası salgınların hiçbirinin olmaması en önemli temennimiz.”
Bölgede Bulunan Sağlıkçılara ve Depremzedelere Öneriler
Deprem bölgelerine giden sağlıkçılara ve diğer vatandaşlara önerileriniz ne olur sorumuza Tareen şöyle cevap verdi: “Depremlerin meydana geldiği bölgelere gitmiş ya da gidecek olan bütün insanları, sağlık çalışanlarını, aşçıları ve diğer meslek grupları takdir edilecek bir dayanışma içerisindeler. Ama insanlar virüs ve bakterilere konak olabiliyorlar. Bu tip konaklar başka bir coğrafyadan başka bir coğrafyaya giderken taşınabiliyor. Eğer hasta iseler ve herhangi bir semptom riski taşıyorlar ise evlerinde kalsınlar ve risk ortadan kalkınca deprem bölgelerine gitsinler. Ama eğer zaten orada iseniz ve hasta iseniz, ishal, solunum enfeksiyonunuz var ise çalışmayı bırakmaları kendilerini kalabalıktan izole etmeleri gerekir ki çalışmaya devam etmek başka bir kişinin hayatına mal olabilir. Bir süre çalışmamalarını öneriyoruz. Olay yerine giden arkadaşlarımız mutlaka Hepatit A ve Tetanoz aşılarını olup bölgeye gitmeliler. COVİD ve grip aşısı olmayanların da bu aşıları olmalarını öneriyorum. Aşıyı olur olmaz koruma süreleri başlıyor ve antikorlar vücutta artıyor. İki hafta içerisinde aşıların tam korumacılığı başlıyor.”
Türkiye’de ve Dünyada Bilim İle Yola Devam Edilmesini Umut Ediyoruz!
“Ben bir bilim insanıyım. COVİD döneminde Türk kamuoyuyla tanıştım ve çok memnun oldum. Benim amacım size bilim aktarmak. Bilimin önemini bu dönemde tekrar hatırlamış olduk” diyen Tareen son olarak şunları söyledi: “Bu bilim sadece mimari değil, sadece inşaat mühendisliği bilimi değil, bulaşıcı hastalık bilimi de değildir. Umarız ki hem Türkiye’de hem dünya genelinde bilimle her anlamda bilimin ışığında hareket edilir. Bunu umuyoruz. Tüm bilimsever arkadaşlara teşekkürler.” (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)